Fatihsoysal.com

Freelance Proje İş Alımı


Merhaba, şu anda anahtar teslim freelance proje iş alımları için uygunum.
Tekliflerinizi buradan yada fatihsoysal@outlook.com e-posta adresi üzerinden benimle paylaşabilirsiniz. Çok kısa bir süre içerisinde tarafınıza geri dönüş sağlanacaktır.

Kategoriler


Yağmur

Fatih SoysalFatih Soysal

Deli gibi yağmur yağıyor. Ve her yağmur ya da kar yağdığında tüm beyaz yakalıların hayalini kurduğu gibi sıcak evin geniş penceresinin önündeyim. Parmaklarımı ısıtan kahve kupasını iki avucumla birden kavramışım, dumanı tütüyor kahvenin. Kokusu davetkâr. Sıcak ve salaş hırkamın kollarını parmaklarıma gelecek kadar çekmişim, alnımı camlara yaslıyor ve yağmurun usul usul yağışını izliyorum evde olduğuma şükrederek. Birazdan rahat koltuğuma uzanacak, müziği durduracak, güzel bir film izleyeceğim. Dizlerimin üzerinde ufak, salaş bir polar battaniye olacak, dokundukça tekrar dokunmak isteyeceğin yumuşaklıkta. Yağmur yağacak, ben duracağım. Evde olduğuma şükrederek belki “home sweet home” diyebilirim içinden, ama check-in yapamam. Yapmıyorum artık, zaten hiç sevememiştim. Neyse bizim yerli Gandalf yanımdayken o yapıyordu çoğunlukla, hiç aksatmaz, bazen de yanımda değilken yapıyordu. Böyle enteresan şeyler yapar o. Puan kazanıyormuş, sıralama falan oluyormuş sonra. Öyle diyor. Neyse konumuza dönelim.

Hafiften yağmur yağdığı doğru ama evde falan değilim, tıkanmış trafikteki bir aracın içinde şoför sıfatıyla seyir halindeyim. Başımı cama yaslıyorum ama ı ıhh, aynı tadı vermiyor. Hatta bir süre sonra bu camlar temiz mi acaba diye geri çekiliyorum. Beynimdeki bu havada kimse dışarıda kalmasın düşüncesi ile korna sesleri ile birbirine karışıyor. O polar battaniye bir süre daha bekleyecek beni anlaşılan. Gelen geçeni izliyorum camdan. Evsizlerden, işsizlerden biri olmadığım, işimden eve gitmekte olduğum için şükretme hali ile sanki bir işe yaradığı görülmüş gibi korna çalıp duranlara okkalı küfürler savurma hali arasındayım.

Yollar kısa süre içerisinde sele dönüşüyor, dakikalar geçtikçe hayalimden uzağa düşüyorum, eve varınca saat bilmem kaç olacak, yemek yenecek, duş alınacak, sonra yatcaz kalkcaz sabah olacak… O camların buğusuna kahve dumanın ardından bakan portreni sana bırakılan yarım hafta sonuna ertelersin artık diyorum içimden. Tıpkı yaşamayı ertelediğin gibi…

Bursa öyle bir şehir ki, O’nu ne tam olarak sevebiliyorsun ne tam olarak O’ndan nefret edebiliyorsun. Belki de ben hep haline şükret, beterin beteri var düsturlarıyla büyüdüğüm içindir. Afrikalı çocuklar örneği ile tabakta yemek bırakmamanın öğretildiği bir nesil ne kadar dibe batarcasına mutsuz ve şikâyetçi olabilir ki?

Şimdi aracımdan inmiş, eve doğru yürürken denizden çıkmış gibi sırılsıklamdım. Küçük bir balıktım işte,  o büyük denizin haliyle farkında olmadığı…

İşin fenası eskiden hangi denizde mutlu olacağımı bilmiyordum. Ama artık biliyorum. Eve yürüye yürüye hadi bilemedin en fazla 30 dklık bir yolculukla gitmenin, yolda karşılaştığın tanıdıklara selam vere vere, hal hatır sorarak günü tamamlamanın, alışverişini koca koca marketlerden değil, “o kaça bu kaça, taze mi bunlar” diye günlük muhabbetlerle bakkaldan, manavdan, kasaptan yapmanın, rezervasyon yapmadan bir yere gitme özgürlüğünün, kaldırımlarda geniş geniş yürümenin, sağında durman gereken yürüyen merdivenlerin, inenlere öncelik verilmeyen metro istasyonlarının olmadığı bir yerde alelacele değil aheste aheste yaşamanın nesi fena?

Bazen bu soruya verebilecek adamakıllı cevaplarım var, bazen yok.

Kullanım ve kodlama mükemmeliyetini odak alan uygulamalar oluşturma deneyimine sahip, profesyonel olarak 15+ yıl üzeri deneyime sahip bir yazılım mühendisi.

    Subscribe
    Bildir
    guest

    0 Yorum
    Inline Feedbacks
    View all comments
    0
    Would love your thoughts, please comment.x